BEYMELEK’TE ARTIK BİZİMDE BİR DİKİLİ AĞACIMIZ VAR!

Bu hafta Beymelek Taş Evlere konuk olurken, Likya yolunda yürüyüş yaptık, 2 bin 250 yıllık İssion kalesini gezdik ve tesisin içerisinde yer alan dostluk bahçesine barışı simgelemek adına bir zeytin ağacı diktik.



Antalya ile Fethiye arasında kalan, Teke yarımadası olarak adlandırılan coğrafya, Antik Likya Uygarlığının kurulduğu bölge olarak biliniyor. Antik Likya üç bölümde incelendiğinde, Orta Likya’nın en önemli yerleşimi günümüzde Demre olarak bilinen Myra ve yakın çevresidir. Myra’nın doğu girişinde bulunan dalyanın, kuzey yamacındaki antik yerleşime de İssion (Beymelek) deniyor. Bizde bu hafta yolumuzu Beymelek’e çevirdik. Son dönem adını sıkılıkla duyduğumuz ve alternatif turizm adına önemli bir merkez olma yolunda hızla ilerleyen Beymelek Taş Evlerin konuğu olduk, tesis sahibi Beymelek eski Belediye Başkanı Osman Güngör’den bölge ve özellikle gerçekleştirdikleri Taş evler projesinin turizme olan katkısını öğrendik.





Beymelek Taş Evler projesi Osman Güngör’ün bölge turizminin gelişmesi ve bölge insanının turizmden pay almasını sağlama adına çok önem verdiği bir proje olarak hayata geçmiş. Proje, Beymelek Belediyesi, Proje ortağı Demre Kaymakamlığı, İştirakçi ortaklar Tarihi Kentler Belediyeler Birliği, Antalya Devlet Tiyatrosu, Akdeniz Belediyeler Birliği, Todosk (  Toroslar Doğa Sporları Kulübü),Demre Deniz Taşıyıcılar Kooperatifi, Demre Ziraat Odası tarafından hazırlanıp, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın mali desteği ile hayata geçirilmiş.



Eski Likya’nın yapı tarzına uygun olarak inşa edilmiş

Turizmde bir köy havası nasıl yaşanır diye soracak olursanız, cevap işte tam burada yatıyor. Yapı tarzı olarak bölgenin karakteristiği; taştan örülmüş duvarlar, üzeri ahşapla kapatılıp, geren (killi toprak) yada beyaz toprakla örtülüp, silindirik taşla sıkıştırılmış. Taş evlerde planlama, inşaat malzemeleri, eski Likya’nın yapı tarzına uygun olarak inşa edilmiş. Özellikle tahıl ambarlarının yapı tarzı Likya mezarları ile benzerlik taşıyor. Yapılarda etraftaki antik kentlerden taşınan devşirme taşlarda azda olsa kullanılmış. Evlerin içi toprak, kireç, saman kullanılarak sıva yapılmış. Her evde ocaklık, odalarda ahşap raflar ve yüklükler bulunurken, pencerelerde cam olmadığı için, ahşap kepenklerle kapatılmış, önünde yine ahşap verandalar yapılmış.  Daha sonraları bazı çatılar kiremitle kaplanmış pencerelere cam takılmış. Beymelek taş evlerinin restorasyonu Kalkınma Bakanlığı Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı ve Beymelek Belediye Başkanlığınca yaptırılmış. Köy, Nisan 2013’den bu yana Likya yolu üzerinde, konaklama yeme içme ve doğa sporları alanında hizmet vermeye devam ediyor. Her yıl dünyanın dört bir yanından kişi bu havayı solumak, köy hayatını yaşamak adına buraya geliyormuş.



Beymelek Taş Evleri, baharın üç mevsim, yazın bir mevsim yaşandığı, Akdeniz’in bağrındaki dalyan gölünün 2 km kuzeyinde Torosların eteğinde hoyratça, özgürce uzanan gizli bahçede, zeytin, harnup (keçiboynuzu),yaban armut’u, palamut, pıynar ağaçları, begonvil zakkum ve kır çiçeklerinden oluşan köy yerleşkesi.. Beymelek, tarihi 1530’lu yıllara dayanıyor.  Kaş kazası kayıtlarına bakıldığında beymelik cemaati (topluluk, oymak) olarak ortaya çıkıyor.  Beymelek adını Selçuklu emiri Beg melik (Sultan’ın oğlu) den aldığı rivayet ediliyor. Beymelek tarihi konusunda ve bölgedeki yerleşimler konusunda bilgileri Osman Güngör’den alıyoruz:



 Göçerler noktası, Beymelek!...

“Osmanlının son döneminde, Konya Karaman üzerinden Antalya'ya gelen göçerler, buradaki nüfusun artması, otlakiye alanlarının yeterli olmaması nedeniyle, yayla yolundan Korkuteli üzerinden, bir kısmı Denizli, Aydın bölgesine, diğer gruplar Fethiye'ye göçerler. Burada da, mera alanlarını yeterli olmaması, çeşitli anlaşmazlıklar sonucu tebdili mekan(yer değiştirme) ederek Beymelek, Demre bölgesine göç ederler. 1842 yıllarında İngiliz amiral Jeoloji ve Coğrafya uzmanı Thomas Spratt ve doğa bilimcisi Profesör Edward Forbes, Beymelek İsion Kalesi ziyaretlerinde, yazılarında, etrafta sürülmüş toprak araziler ve birkaç kıl çadırdan bahsetmektedirler. Bugün yaşayan Beymelek halkının, göçerlikten yerleşik düzene geçişi bu yıllara dayanmaktadır. Yapı tarzı olarak bölgenin karakteristiği taş duvarlar örülmüş, üzeri ahşapla kapatılıp, geren(killi toprak) yada beyaz toprakla örtülüp, silindirik taşla sıkıştırılmıştır”



2 bin 250 yıllık İsion kalesine doğru yürüyüşe geçiyoruz

Taş Evlerin bulunduğu yukarı Beymelek, hem antik yerleşim hem de geleneksel Türk yerleşimi kalıntıları ile dikkat çekiyor. Osman Güngör Başkan ile birlikte Taş evlere yaklaşık 800 mt. mesafede bulunan İsion Kalesine doğru yürüyüşe geçiyoruz.







Likya yolunun güney Beymelek rotası üzerinde bulunan İsion kalesine patika yoldan ulaşıyoruz. İsion kalesi bölgeye hakim bir tepede 2 bin 250 yıllık bir yapı ve kulesi hala dimdik ayakta. Kısa bir süre önce restorasyondan geçmiş. Kale ve çevresindeki mimari kalıntılar, İsion’un oldukça önemli, korunaklı bir çiftlik yerleşimi olduğunu gösterirken, Bizans dönemine ilişkin herhangi bir ize rastlanmayan yerleşimin Roma Döneminde de kullanıldığı biliniyor. Mimarisi, Helenistik dönem kulelerine iyi bir örnek oluşturan İsion’daki kale dikdörtgen bir plana oturtularak kuzey ve batıda birer kuleyle desteklenmiş. Kuleler 3 katlı ve büyük oranda korunarak günümüze ulaşmış. Etkileyici bir yapı. Kalenin ana girişi güneyden kulelerin arasında kalan avluya uzanıyor. Kulelerin içerisinde katların ahşap olduğu, her katta ışıklandırma pencereleri bulunduğu görülmüştür. Kalenin batısındaki yoğun şarap işlikleri, çiftlikte yüksek kapasitede şarap üretimi olduğunu ise yerlerde bulunan taş sarnıçlardan anlaşılmaktadır.  Kuzey kulesinin içinde ana kayaya oyulmuş sarnıcı, kuzeyden gelen kanal aracılığıyla yüzey suları beslemektedir..



İsion gezisi sonrası soluğu Taş evlerde alıyoruz

İsion gezimizin ardından tekrar Taş evlere dönüyoruz.  21 Ay önce faaliyete başlayan ve alternatif turizm adına örnek bir proje olarak Demre Beymelek’te hayata geçen“Beymelek Taş Evler”in sahibi eski Beymelek Belediye Başkanı Osman Güngör, bölgede seracılık ile geçinen halkın artık evlerini pansiyona çevirmeye başladıklarını ve turizme adım attıklarını söyledi. Beymelek Taş evler projesinin hayata geçmesi ile birlikte bölgede turizm adına bir hareketlenmenin olduğuna dikkat çeken Güngör, dünyanın dört bir yanından misafiri taş evlerde konuk ettiklerini ve doğal ortamı onlara sunduklarını bize söylüyor. Taş evlerde tavuklar, keçiler, kuşlar tavşanlar izi karşılıyor. Dilerseniz yumurtaları topluyor, mutfakta pişirip yiyorsunuz. Sessiz sakin bir ortam. Hem doğal ortamı yaşamak hem de sessiz köy havasında tatil geçirmek için ideal bir ortam. Bu ortamı öğrenmeye başlayan özellikle İstanbul başta olma üzere dünyanın dört bir yanında misafiri ağırlamaya başlamış burası. Ayrıca Beymelek Taş Evlerin yakınlarında yer alan çok sayıda Taş evde bu proje kapsamında turizme açılmaya başlamış.



Beymelek Taş evlerde Osman Güngör’ün en çok önem verdiği yerlerden birisi de oluşturdukları Dostluk Bahçesi. Bu bahçede gelen konular ile dostluk ve barış adına ağaç fidanları dikiyorlar. Biz de bir dikili ağacımız olsun diyerek Osman Başkan ile zeytin fidanımızı alarak bahçeye iniyoruz. Birlikte dostluğumuzu ve barışın değerini göstermek adına Zeytin fidanını dikiyoruz. Osman Güngör bu konuda bakın biz neler söylüyor:





“Beymelek Taş evler Pansiyonumuzun dostluk bahçesi. Buraya yurtiçi ve yurt dışından gelen konuklarımız için, onların ziyaretleri anısına zeytin ağacı, zaman zaman da narenciye ağacı ve değişik ağaçlar dikiyoruz. Bu ağaca da diken konuklarımızın isimlerini yazıyoruz. Bunlar meyce verdiğinde konuklarımız gelip, meyvelerini toplayabilecekler veya gelemezlerse bile biz toplayıp onlara kargo ile göndereceğiz. Buradaki amacımız nedir? Uluslararası kültür dayanışmasını sağlamaktır. Biliyorsunuz turizm gönül elçiliğidir. Bizde burada bu ağaç dikimini yaparak uluslararası kültür dayanışmasına yakın olmayı, uluslararası barıştan yana olduğumuzu göstermek için de özellikle zeytin ağacını seçiyoruz. Buraya gelip ağaç dikenler bizleri tekrar arayıp soruyorlar, ağaçlarının son durumunu soruyorlar. Bu konuda çok teşekkürler alıyoruz. Bu konudan da çok mutlu oluyoruz. Burada bizleri ziyaretleri ile onurlandıran Halil Öncü arkadaşımız ile birlikte burada bşir ağaç düktik.Halil Öncü ile arkadaşlığımız dostluğumuz zaten baki. Ancak ömrü 400 ile bin yıl arasında değişen zyetin fidanını diktik. Bizim dostluğumuz artarak devam ederken en önemlisi de çocuklarımızın dostluğunu temelleri de bu diktiğimiz zeytin ağacı ile atılmış olacak”

Bizimde bir dikili ağacımız var diyerek, aynı gece konakladığımız Taş evlerde sabah yaptığımız mükemmel bir köy kahvaltısı sonrası ayrılıyoruz. Tekrar söylemem gerekirse, sizde betondan sıkıldık farklı bir doğal ortam yaşamak istiyorum diyorsanız, Beymelek Taş evleri size öneriyorum.