HAKAN ATEŞ YAZIYOR!... KIZILIRMAK'TA BALIK KEYFİ

“O” TÜRKİYE’NİN EN UZUN NEHRİ 

Kızılırmak, İç Anadolu'nun en doğusundaki Sivas ilinde Kızıldağ'ın güney yamaçlarından yaklaşık 39,8° Kuzey 38,8° Doğu noktasından doğar, ilk önce batı ve güney batıya 38,7° Kuzey 34,8° Doğu ya kadar akar, daha sonra yay şeklinde biçimlenir. İlkin batıya, daha sonra kuzey doğudaki Tuz Gölü'nü geçerek kuzey batıya akar. Daha sonra kuzey ve kuzey doğuya yönelir. Burada Delice Irmağı ile 40.47° Doğu 34.14° Batı noktasında birleşir. Sonra zig zaglar çizerek kuzey batıya akar.41.10° Doğu 34.42° Batı da Devrez Nehri ile birlikte akar. Ve Kuzey doğuya doğru döner. Sonuçta Karadeniz'e 41.72° Kuzey 35.95° Doğu noktasında boşalır. Sırasıyla Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Çorum ve Samsun illerinden geçerken çok sayıda dere ve çayın sularını toplayarak Bafra Burnu'ndan Karadeniz'e ulaşır.

Yağmur ve kar sularıyla beslenen nehrin rejimi düzensizdir. Temmuz ve Şubat arasında düşük su düzeyinde akan nehir, Mart ayında hızla kabarmaya başlar ve Nisan ayında en yüksek su düzeyine ulaşır. Ortalama debisi 184 m³/sn olan nehrin 20 yıllık gözlem süresince en az 18,4 m³/sn’ye ve en çok 1.673 m3/sn.’ ye ulaştığı tespit edilmiştir. Nehir üzerine 7 baraj yapılmıştır. Bunlar Kayseri ilinde Sarıoğlan, Ankara yakınlarındaki Kesikköprü, Hirfanlı ve Kapulukaya barajları ile nehrin Bafra Ovası’na kurulmuş Altınkaya ve Derbent barajlarıdır. Nehir üzerine son olarak Obruk Barajı yapılarak 2007 yılı içerisinde su tutumuna başlanılmıştır. İrili ufaklı birçok gölün bulunduğu Kızılırmak Deltası, Türkiye'nin en önemli kuş yaşam alanlarından da biridir. Adını suyunun renginden alan, antikçağda ise tuzlu akarsu anlamına gelen Halys adıyla anılan Kızılırmak, Anadolu'da kurulmuş medeniyetlere hep ev sahipliği yapmış. Bugün Kızılırmak Vadisi'nde tarihin her dönemine ait izler bulmak mümkün; kaya mezarları ve yerleşimleri, farklı medeniyetlere ait kaleler, köprüler ve daha pek çok ize rastlamak mümkündür.


FERHAT POLAT; ÇOCUKLUĞUM KIZILIRMAKTA GEÇTİ…

“Ben şuan 25 yaşındayım. Balıkçılık benim en güzel hobim ve merakım. 13 yaşımdan buyana Sivas’ta Kızılırmak başta olmak üzere, Ortaköy, Çaltı, Kılıçkaya Barajlarına balık için gittiğim olmuştur. İşlerimin dışında beni rahatlatan, dinlendiren ve gündelik sıkıntılardan tek kurtaran tarafından Kızılırmakta balık tutmak olduğunu söylemeliyim… Elbette ki Kızılırmak benim için içlerinde en güzeli. Şehrin merkezine yakınlığından dolayı sık sık gelip balık tutuyorum. Küçüklüğümden itibaren Kızılırmakta en çok yayın, gümüş, sazan, taş arası ve yayın balığı tutuyorum. Ancak, burada daha başka çeşit balıklarında bulunduğunu biliyoruz. Gerçekten de Kızılırmağın balık çeşitliliği açısından oldukça zengin olduğu kesindir. Burada her zamanda istediğimiz sayıda balıkta tuttuğumuzu söyleyemeyiz. Bu nasip kısmetle alakalı… Biz her zaman “Ya Nasip” deyip oltamızı atıyoruz, artık ne gelirse… Balık tutmak nasıl ki insanlara huzur veriyorsa, içini ferahlatıyorsa Kızılırmak ta bir o kadar güzel ve dinlendirici… Ben, hafta içi geliyorum, Kızılırmakta ailelerin ve balıkçıların özellikle hafta sonu yoğunluğu biliniyor.  Ben buradan balık meraklılarına ve Kızılırmağa gezmeye gelenlere seslenmek istiyorum; lütfen ırmağımız ve çevresinin kirlenmesine engel olalım. Böylesi bir ırmağın daha güzel görünümlere kazandırılmasını bekliyorum”…

 
YAVUZ KARAPINAR; KIZILIRMAK HEPİMİZİN

“Ben; Avcılık Atıcılık ve İhtisas Kulübü Eski Başkanıyım. Şuan 54 yaşındayım. Yaklaşık 35 yıldır balık tutuyorum. Bu yıla gelinceye kadar birçok yerde balık tuttum. Kızılırmakta balığın çok olduğu için geldiğim yerlerin başındadır. Bunda yıla rağmen amatörce zevk amaçlı ve boş vakitlerimi değerlendirmek için balık tutuyorum. Irmağımızda balık gerçekten çok, ancak yeterince önlemlerin alındığını söyleyemeyiz. Kızılırmağı yeterince koruduğumuzu söyleyemeyiz. Özellikle ırmağa atılan, unutulup giden zararlı maddeler ve dırıvırıların balıkların ölümüne yol açtığı asla göz ardı edilmemeli. Bende sözlerinize aynen katılıyorum; Kızılırmakta Balık Bir Keyiftir…İnsanı dinlendiren ve bütün vücudunu çalıştıran tek sporun balık ve atıcılık olduğu gerçektir. Kara avcılığı ile karşılaştırdığımda balık tutmanın daha güzel ve dinlendirici olduğunu düşünüyorum. Genelde Sivas ve ilçelerindeki ırmaklar ve gölleri tercih ediyorum. Her zaman oltam arabamda hazır bulunur. Kızılırmağın balığının tadına doyum olmaz. Su benim içinde hayatın olmazsa olmazlarındandır. Irmakların hepside tabi Kızılırmak en başta benim için çok değerli alanlardır. Kızılırmağın etrafının düzenlenmesiyle ben buraya ilginin artacağını düşünüyorum. Sosyal tesislerin ve aktivitelerin çoğalması ilimiz adına her zaman bir kazançtır. Piknik alanları ve ailelerin çocukları ve yakınlarıyla birlikte geleceği şekilde yapılaşmanın Kızılırmak ve çevresini oldukça zenginleştireceğini bilmemiz lazım. Şuanda her hangi bir tesis olmadığı için günübirlik gelenler artıklarını ve eline geçirdikleri neler varsa ırmak ve çevresine atmaktalar. Ancak ilgili kurum ve kuruluşların ırmak çevresinde yapacakları güzel çalışmalarla Sivas adından daha güzel bir şekilde söz ettirecektir. Doğayı kirletip, balık zevkimizin öldürülmesini asla kabul edemeyiz. Ben balık merakı olan arkadaşlarımın olta dışında avlanmalarını istemem. Balıkçılıkta olta avcılığı en güzel ve zararsız olanıdır. Doğayı koruyalım, bu hayat hepimizin… Geçmişte yapılan hata ve yanlışlardan dolayı doğa bizden intikam alıyor. Ozon tabakasının delinmesi, kuraklıklar ve afetler hep insanoğlunun bilinçsizliğinden olduğu asla unutulmamalıdır. Lütfen daha duyarlı olalım…”

 
GÜNER AKSAK; SOSYAL TESİSLER KURULMALI

“Bende Kızılırmakta diğer arkadaşlarımla birlikte balık tutmanın keyfini sürüyorum. Hafta içerisinde yoğun iş temposu ve beraberinde getirdiği stresten ancak balık tutarken arınabiliyorum. Benimde tabiî ki diğer arkadaşlar gibi en uğrak yerlerimin başında Kızılırmak gelmektedir. Bana göre Sivas’ta en temiz ve rahat balığın tutulabileceği birde tehlikesi en az olan yer Kızılırmak ve çevresidir. Hemen her hafta çocuklarım ile birlikte ırmağa gelerek vakit geçiriyoruz. Özellikle doğa ile iç içe olmak, suyu ve toprağı her haliyle yaşamak beni çok mutlu ediyor. Balığı tutmuşum veya o gün hiç tutamamışım çokta önemli olan bir şey değil. Önemli olan benim için o heyecanı yaşamak ve zevki alabilmektir. Balıkta asla yeterinin dışına çıkmamaya özen gösteriyorum, hatta bazen tuttuğum balıkları bile serbest bıraktığım olur. Bende doğanın dengesinin bozulmaması ve sonuncunda neler olabileceğini iyi bile iyi bir balıkçı olarak kendimi görüyorum. Bu zevkin insana kazandırdığı en güzel özelliğin sabır olduğunu çok iyi bilmeliyiz. Mesela göllere de gittiğim olur ama Kızılırmakta ki kadar tat alamam orada… Benimde sırt çantamda balım tutmak için gerekli malzemelerim hazır bulunur. Hatta her piknikte yanımdadırlar. Şimdiye kadar tutabildiğim balık çeşitleri; taş arası, turna ve kefal oldu Kızılırmakta. Ama bizden daha eski ve usta olanlar bir hayli balık çeşidi saymaktadırlar. Onlarda mesela gümüş ve sazanı çok tutuklarını söylerler hep. Benim tutmasını en çok sevdiğim balık kılçıksız olmasından dolayı kefaldir. Beyaz etli olup, çok nefis bir tada sahiptir. Balık merakının sonradan başlamış olduğu bir insana göre, hayli fazla tutku olduğunu söyleyebilirim. Kızılırmağın bilindik tüm noktalarında balık tutmayı denediğimi açıkça söyleyebilirim. Elbette benim bu balık zevkim ve merakım asla doğaya zarar vermek için bir araç olamaz. Tüm bu güzellikleri konuşurken arka planda kalanları da konuşmamız lazım diye düşünüyorum. Bizler balığı hobi olarak yapan bilinçli insanlardan çok bilinçsiz insanların daha çok olduğu bir gerçektir. Özellikle Eğri Köprü gibi bir tarihi yapının hemen alt kısımlarında ve bazı notlarında hoş olmayan görüntülere de rastlamak mümkündür ne yazık ki. Buraya gelen özellikle günü birlikçilerin oturdukları alanları kirletmeleri, yiyip içtiklerini ırmağa atmaları ve diğer olumsuzluklar Kızılırmağı kirlenmesine yol açmaktadır. Çevresel kirliliklerin yanında ırmağında bu duyarsız insanlar tarafından kirletilmesi bizleri çok üzmektedir. Hatta balık zevkimizin bu olaylar karşısında günden güne bittiğini de söyleyebilirim. Çevrenin var olan bu dokusunun değiştirilmesi ve içki sofralarının ırmak etrafında kurulması kabul edilebilir bir şey değildir. Sürekli tahrip edilen ırmağımız ve çevresinde içki şişeleri, naylon poşetler, araba lastikleri ve daha sayamayacağımız onlarca çeşit maddeyi de ırmak içi ve kenarında görmek çok üzücü gerçekten. Doğada veya toprakta 100 yılda bile eriyip yok olmayan bu maddelerin artık ne kadar zararlı olduğunu ve olumsuzluklara yol açabileceğini siz düşünün… Kızılırmakta dırıvırı ile balık yapılmasına karşıyım. Dırıvırı balıkların daha yuvalarından çıkmadan ölmelerine neden oluyor. Yasak olmasına rağmen ne yazık ki dırıvırının önüne bir türlü geçilemiyor. Birde bazı noktalarda ırmağa filtre edilmeden verilen lağımlar, kirliliği artırmaktadır. Bana göre sosyal tesislerin kurulması ve çevre düzenlemesinin yapılması halinde tüm olumsuzlukların önüne geçilecektir. Turizm açısından Kızılırmak çevresine yapılacak tesisler sayesinde, Sivas önemi bir kez daha arttıracaktır. Irmağımıza hep birlikte sahip çıkalım…

Araştırma ve Fotoğraflar
HAKAN ATEŞ
[email protected]