İKİ KITANIN KİLİDİ: ÇANAKKALE

Antik dönemde Çanakkale Boğazının Avrupa yakasında Sestos, Anadolu yakasında Abydos adında iki kent varmış. Burada büyük bir aşk öyküsü yaşanmış. Sestos kentindeki bir kulede Hero adında güzel bir Afrodit rahibesi yaşarmış. Hero doğduğundan beri oradaymış ve hiç kuleden dışarıya çıkmazmış, çünkü o daha doğmadan kahinler ailesine kuleden bir gün ayrılırsa başına bir uğursuzluk geleceğini ve genç yaşta öleceğini söylemişler. Bahar aylarında Tanrıça Afrodit’in sevgilisi Adonis’e kavuşması büyük şenliklerle kutlanır, tanrıçanın tapınağında törenler düzenlenirmiş. Bir bahar günü Hero’da bu kutlamalara katılmak istemiş, başına bir uğursuzluk geleceğine inanan ailesini güç bela ikna etmiş ve tapınağın yolunu tutmuşlar. Tapınak’ta Abydos’lu yakışıklı Leandros’la karşılaşmış, iki genç birbirini görür, görmez sevdalanmışlar. Konuşup ilan-ı aşk etmişler. Ancak aralarında koca bir boğaz varmış, aşkın gücü onu da aşmış, Leandros her gece yüzüp Hero’nun yanına gelmeye başlamış. Günler, ayları kovalamış bir kış günü Leandros yine suya dalmış, fakat Boğazın azgın sularında boğulup gitmiş. Leandros’un cesedini gören Hero’da bu acıya dayanamayıp intihar etmiş, aradan binlerce yıl geçti ne Abydos ne Sestos kalmış ortada ama aşkları uğruna ölümsüzlüğe kavuşmuş iki ölümlüyü hala hatırlıyoruz, aşkın gücü bu olsa gerek.



Yörenin tarihi çok eskilere dayanıyor, ama modern kentin 15.yy’da kurulduğu ve ilk olarak Çimenlik kalesi civarında geliştiği kabul ediliyor. Antik Abydos kentinin bulunduğu yerde inşa edilen kaleye önceleri Çanak Kale deniyormuş, kentin adı da buradan geliyor. Boğazın en dar yerine Avrupa kıyısındaki Kilitbahir Kalesinin tam karşısına Fatih tarafından inşa ettirilen kale şimdi müze olarak kullanılıyor. Çimenlik Parkındaki Deniz Müzesi ve Nusrat Mayın Gemisi de görülmeye değer.

KOZMOPOLİT BİR KENT
Müslümanlar ilk olarak Fatih Camisi civarında Cami-i Kebir mahallesini kurmuş. Aynı dönemde Çimenlik Kalesinin yapımında çalışan Romanlar da Çay Mahallesini oluşturmuş. Daha sonra denizcilikle uğraşan Rumlar kente yerleşmeye başlamış, Cami-i Kebir Mahallesinin kuzeyinde Rum mahallesi gelişmiş. Ermeniler de Rumlarla aynı dönemde Zafer Meydanındaki kilise civarına yerleşerek kendi mahallelerini kurmuş. Liman kenti olması nedeniyle Levantenlerde yerleşmiş Çanakkale’ye. Aradan geçen yüz yıl içinde köprünün altından çok sular akmış; Rumlar, Ermeniler, Levantenler çoktan terk-i diyar eylemiş. Museviler ise bir elin parmağı kadar kalmış. Kentte ticaret gerilemiş, doğru dürüst bir sanayi de gelişmemiş. İşte bu yüzden emekli kenti olarak anılır olmuş, son yıllarda öğrenciler tekrar kente dinamizm kazandırmış.
Kentin kalbi iskele. İki kıta arasında çalışan arabalı vapurlar günaşırı buraya yanaşıp, yolcu taşıyor. İskelenin iki yanında Çanakkale’lilerin nefes aldıkları Kordon Boyu uzanıyor. Kordon’daki Morrabin parkında Troya filminde kullanılan tahta at sergileniyor. Akşam saatlerinde kitap ve takı tezgahlarının kurulduğu park cıvıl cıvıl oluyor. Kentin bir başka nefes alma noktası ise Halk Bahçesi. Bu büyük bahçe bir zamanlar Maltalı Calvert ailesinin köşkünün bahçesiymiş.
Feribot iskelesine 50 metre uzaklıktaki saat kulesi kentin simgelerinden. Saat Kulesi de tıpkı Halk bahçesi gibi Levanten damgası taşıyor. 1897 yılında İtalyan tüccar ve konsolos Emili Vitalis tarafından yaptırılan Saat Kulesinin dört cephesinde birer saat, en altında da bir çeşme bulunuyor.



Saat kulesinin bulunduğu Fetvane Sokak oteller, kitabevleri, barlar ve kafelerle dolu. Buradaki Yalı Han ise Çanakkale’nin bir  başka tarihi köşesi. Yalı Hanı’nın hangi tarihte inşa edildiği bilinmiyor, bilinen tek şey tarihinin 1880’lerin öncesine uzandığı. Yolu Çanakkale’ye düşen hemen herkes kalmış burada, Troya’yı keşfeden Schliemann’dan posta tatarlarına dek binlerce kişiyi ağırlamış bu han 1975 yılına kadar.  Şimdi hanın odaları cafe, sanat atölyesi ve kitapçı olarak kullanılıyor, mor salkımlı avlusu da neşeli muhabbetlere ev sahipliği yapıyor.
Saat Kulesinin iki yanından giden yollar kentin tarihi sokaklarına çıkıyor. Tarihi yapılarla dolu bu bölge aynı zamanda kentin ticaret merkezi. Yalı Caddesi ve devamındaki Çarşı Caddesi boyunca asırlık dükkanlar sıralanıyor.

ÇANAKKALE İÇİNDE AYNALI ÇARŞI
Kentin bir başka simgesi ise türkülere konu olmuş Aynalı Çarşı. Çarşı bu adı eskiden içinde bulunan atlar için koşum ve süs eşyası yapılan dükkanlar nedeniyle almış, çünkü burada ayna olarak adlandırılan at gözlükleri satılıyormuş. Çanakkaleli Yahudi Tüccar İlya Halyo tarafından 1889 yılında inşa edilen Aynalı Çarşı 1915 Mart'ında Gelibolu çıkartması sırasında bombardıman ve yangınlarla hasar görmüş, İngilizlerin Çanakkale’yi işgal ettikleri 1918 - 1921 yılları arasında da ahır olarak kullanılmış. Uzunca bir süre harabe olarak kalan yapı geçtiğimiz yıllarda aslına uygun bir şekilde restore edilmiş. Şimdi Aynalı Çarşı’da Troya Atı, Şehitler Anıtı maketlerinden seramiklere kadar bir çok hediyelik eşya satılıyor.
Biraz ileride Alman Profesör Manfred Korfmann’ın adını taşıyan bir kütüphane var. Korfmann yaptığı çalışmalarla Troya’nın ziyaretçi sayısının beş binlerden yarım milyona çıkmasını, tarihi milli park ilan edilmesini ve UNESCO dünya kültür mirası listesine alınmasını sağlamış. İşte bu yüzden halkın büyük sevgisini kazanan Korfmann “Osman Bey” olarak çağrılmaya başlanmış.
Kütüphanenin bitişiğinde Çanakkale’nin kozmopolit geçmişinin bir başka tanığı duruyor: Surp Kevork Ermeni Kilisesi. Kilisenin yazıtında 4 Şubat 1890 günü ibadete açıldığı yazıyor, 1984 yılına kadar Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan kilise daha sonra kültür merkezi yapılmış. Etnografya Müzesi olarak kullanılmak için restore edilen yapı şimdi bomboş duruyor. Biraz ilerideki kameralarla korunan Mekor Hayim Havrası da sağlam. Cemaati 10 kişinin altına düştüğü için artık ibadet yapılamıyormuş.
Troya’dan çıkan eserlerinde sergilendiği Arkeoloji Müzesi, Çanakkale'nin en eski yerleşimi olduğu kabul edilen Dardanos Tümülüsü, Nara Kalesi, Çanakkale Deniz Savaşları sırasında büyük kahramanlıklar gösteren Dardanos bataryası komutanı Üsteğmen Hasan ve Teğmen Mevsuf'un anısına yapılmış Hasan Mevsuf Şehitliği, Çanakkale Boğazının kıyısındaki Kepez ve Kepezaltı sayfiyeleriyle, Güzelyalı sahili Çanakkale'nin görülmesi gereken yerlerinden.

NASIL GİDİLİR?
Çanakkale; İstanbul’a 320 km İzmir’e 330 km ve Ankara’ya 650 km uzaklıkta. İstanbul’dan kente uçak seferleri de yapılıyor.

Ersoy Soydan /TUYED Üyesi
[email protected]