UNESCO DÜNYA MİRASI ANİ'Yİ GÖRMENİN TAM VAKTİ
Arpaçay'ın batı yakasında, Ermenistanla doğal sınırı oluşturan vadiye hâkim konumdaki Aninin ortaçağ kentlerine özgü meskûn, dini ve askeri yapıları yüzyıllar boyunca Hıristiyan ve Müslüman hanedanlar tarafından geliştirildi.
Ermeni Krallığının başkentliğini yaptığı ve İpek Yolunun bir kolunun kontrolünü ele geçirdiği 10. ve 11. yüzyıllarda zenginleşen kent, Bizans, Selçuk ve Gürcü hâkimiyeti altında da ticaret kervanları için önemli bir kavşak olmaya devam etti. Düşüşünü ise Moğol istilası ve 1319daki şiddetli bir deprem başlattı.
Dünyanın bittiği noktada yer alıyormuş gibi görünen Ani, ortaçağda bu bölgede ortaya çıkan mimari yeniliklerin neredeyse her birinden örnekler veren benzersiz bir ören yeri...
Ani adının Su ve Bereket Tanrısı Anahitadan geldiği düşünülmektedir.
Ani ören yerindeki kalıntıların kapladığı alandan, bir zamanlar burada 10 binin üstünde insanın yaşadığı anlaşılmaktadır.
Gizli su kanalları, keşfedilmemiş keşiş hücreleri, devasa dehlizler, çatallaşan geçitler, ucu olmayan tüneller ve insana yön duygusunu kaybettiren köşeler, Anideki bilinmeyen yeraltı yapılarının sadece birkaçıdır.
Anide güvercinlerin kullanıldığı bir posta sistemi saptanmıştır. Surların dışındaki 10 büyük güvercinlik ve kentin ana caddesi üzerindeki kazılarda bulunan güvercin yalağı bunu kanıtlamaktadır.
Ani, 11. yüzyılın başında Büyük Selçuklu sultanı Alparslan tarafından Bizanslılardan alınmış ve yönetimi Şeddadi Minuçihre verilmiştir. Minuçihr, bir yüzünde kendisinin, öbür yüzünde de bağlı olduğu Anadolu Selçuklu sultanı Melikşahın adlarının yer aldığı sikkeler bastırmıştır.
Dinsel karakteri ve ticaret yolları üzerinde bulunması sayesinde Ani siyasi ve ekonomik bakımdan gelişmiş; İpek Yolu üzerinde bulunması kenti 13. yüzyıl ortalarına kadar bir ticaret merkezi yapmıştır.
Üçgen görünümünde ve derin bir vadide yükselen Aninin bulunduğu alan, volkanik bazalt kaya blokları halindedir. Su düzeyinde gri renkli olan kayalar, üstte kırmızı renkli tüften ve yumuşaktır.
Ermeni Krallığının başkentliğini yaptığı ve İpek Yolunun bir kolunun kontrolünü ele geçirdiği 10. ve 11. yüzyıllarda zenginleşen kent, Bizans, Selçuk ve Gürcü hâkimiyeti altında da ticaret kervanları için önemli bir kavşak olmaya devam etti. Düşüşünü ise Moğol istilası ve 1319daki şiddetli bir deprem başlattı.
Dünyanın bittiği noktada yer alıyormuş gibi görünen Ani, ortaçağda bu bölgede ortaya çıkan mimari yeniliklerin neredeyse her birinden örnekler veren benzersiz bir ören yeri...
Bunları biliyor musunuz?
Ani adının Su ve Bereket Tanrısı Anahitadan geldiği düşünülmektedir.
Ani ören yerindeki kalıntıların kapladığı alandan, bir zamanlar burada 10 binin üstünde insanın yaşadığı anlaşılmaktadır.
Gizli su kanalları, keşfedilmemiş keşiş hücreleri, devasa dehlizler, çatallaşan geçitler, ucu olmayan tüneller ve insana yön duygusunu kaybettiren köşeler, Anideki bilinmeyen yeraltı yapılarının sadece birkaçıdır.
Anide güvercinlerin kullanıldığı bir posta sistemi saptanmıştır. Surların dışındaki 10 büyük güvercinlik ve kentin ana caddesi üzerindeki kazılarda bulunan güvercin yalağı bunu kanıtlamaktadır.
Ani, 11. yüzyılın başında Büyük Selçuklu sultanı Alparslan tarafından Bizanslılardan alınmış ve yönetimi Şeddadi Minuçihre verilmiştir. Minuçihr, bir yüzünde kendisinin, öbür yüzünde de bağlı olduğu Anadolu Selçuklu sultanı Melikşahın adlarının yer aldığı sikkeler bastırmıştır.
Dinsel karakteri ve ticaret yolları üzerinde bulunması sayesinde Ani siyasi ve ekonomik bakımdan gelişmiş; İpek Yolu üzerinde bulunması kenti 13. yüzyıl ortalarına kadar bir ticaret merkezi yapmıştır.
Üçgen görünümünde ve derin bir vadide yükselen Aninin bulunduğu alan, volkanik bazalt kaya blokları halindedir. Su düzeyinde gri renkli olan kayalar, üstte kırmızı renkli tüften ve yumuşaktır.